“Özlemler Bazen Çığlıklaşır – Ayla”  Şiirin edebiyat, toplum ve sanatla buluşması ve bir eğitimcinin yüreğinden, kaleminden harmanlanarak mısralara dökülmesi. Bu hafta röportaj bölümümüzde “Ayla” kitabının yazarı Şair ve yazar Serdar Erbekler konuğumuz.

Şiir, edebiyat, tiyatro, sinema, resim kısaca sanatın özgün bir biçimde ortaya çıkması için bazı yaşanmışlıkların olması gerektiğine inanılır. Yaşanmışlıklar her sanatçının bitmeyen ilham kaynaklarıdır derler. Serdar Erbekler şiir sanatının kaynağını yaşanmışlıklarından mı alıyor acaba? Bu vesile ile okuyucularımızda biraz backgroundunuz hakkında bilgi vermiş oluruz.

-Evet, gerçekten bu çok doğru bir tespit. Acıları iliklerine kadar hissedenlerin eserleri gönülleri delip geçiyor. Ben hakikaten çok dramatik bir çocukluk geçirdim. 22 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Mevsimlik işçi yolculuğum daha bebekken başladı ve bu yıllarca devam etti.

Nerede yaşıyor ve hangi eğitim kurumunda görev alıyorsunuz? Evli misiniz? Çocuklarınız var mı?

-Sakarya’da yaşıyorum, Türkçe öğretmeniyim aynı zamanda.  Evet evliyim, iki çocuğum var.  Bu COVİD-19 sürecinde çalışmıyorum şimdi.

Ayla kim? Ayla kitabı ne anlatıyor? Kitabın ana teması nedir? Nasıl ortaya çıktı? Kitap kaç şiirden oluşuyor? Kitapta en sevdiğiniz şiir hangisi? Kısaca kitabın çıkış hikayesi hakkında neler söylemek istersiniz?

-Ayla hasretin, özlemin çığlığıdır. Ayla kitabı insanın temel varoluş sebebinden uzaklaşmasını, geleneklerimizi göreneklerimizi irdeliyor en çok da aşkı bize sunuyor. Kitabın ana teması özlemdir. Ortaya çıkması için hakikaten tam 21 yıl bekledim. Yazdığım her şiir olgunlaştı ve öyle gün yüzüne çıktı.  Ayla 68 şiirden oluşuyor. Beni en çok etkileyen Ayla şiiri tabii. Hikayesi hakikaten çok acıklı. Babası yakılarak öldürülen bir çocuğun hikayesi ve içimdeki hasretin şiiri aslında Ayla bütün hasretlerin bütün özlemlerin çığlığıdır. Onun için “ÖZLEMLER BAZEN ÇIĞKLIKLAŞIR AYLA” dedik.

İnsanlar kitabınızı neden satın almalı?

-Temel varoluş amacımızı unutmadan yaşamak için, geleneklerimize göreneklerimize sahip çıkmamız için, türkülerimize sahip çıkmak için…

Dünya oldukça kötü bir sınavdan geçiyor. Sizce önümüzdeki yıllarda pandeminin etkisi sanata nasıl yansır? Türkiye’de corona şarkıları bestelendi. Virüs tekerlemeleri yankı buldu. Mizaha konu oldu. Tarih bu günleri ilerleyen yıllarda nasıl okuyacak dersiniz?

-Sanata kesinlikle yansır bununla ilgili ben de Uyan Ey İnsan adlı bir çalışma yapıyorum. Böylesi salgın hastalıklar elbette tarihe adını yazdıracak ama önemli olan bu tür pandemilerden toplumsal olarak dersler çıkarmamız yoksa bunun bize bir katkısı olmaz. Kaybettiklerimizle kalırız.

Şiirin dili var mıdır? Örneğin bir İngiliz şairinin mısraları Türkçede yeterince karşılık bulabiliyor mu? Yani hissiyat ve duygu olarak.

-Kesinlikle var. Aynı dilde bir mısrayı açıklamak dahi şiirin ruhuna zarar verir. Şiir yazıldığı dildeki kelimeleriyle duygusunu verir.

Bazı insanlar şanslı doğar, bazıları şanslarını doğurur bu kavrama inanıyor musunuz?

-İnanıyorum gerçekten, şanslı doğanların örneklerine her gün rastlıyoruz. Ama benim gibi elektriği dahi olmayan bir köyde doğan bir insan ancak daha fazla çalışarak bir yere gelebilir.

Türkiye’de kitap okuyucu sayısı ne durumda?

-Hakikaten çok kötü bir durumdayız. Okumuyoruz, toplum olarak her şeyi çok iyi eleştirebiliyoruz. Her konuya hakimiz(!)  Fakat kitaplarımıza hakim olamadık yeteri kadar da okumuyoruz.

Bir eğitimci olarak “Z kuşağı” hakkında neler söylemek istersiniz? Nasıl bir nesil geliyor?

-Her şeyi çok iyi bilen teknoloji ile kendini yetiştirmiş fakat duygudan çok uzak bir nesil geliyor diyebilirim. Duygu yoksa gerisinin de hükmü kalmıyor.

Günümüzde şiiri nereye koyuyorsunuz? Şiire ilgi nasıl? Bir şiir nasıl yaşar ve duygularda, hayallerde nasıl yaşatılır?

-Şiir sadece dillerde kaldı, onu gönle yerleştirmeniz lazım. Şiire ilgi pek yok fakat şiiri ayakta tutamazsak toplumu ayakta tutamayız çünkü şiir duygudur. Şiiri hayallere ulaştırabilmemiz için medyanın ve medyatik tüm unsurları işe koşmamız lazım.

Şiirin yolculuğu biraz farklıdır. Siz şiiri yazarsınız, o şiir bir noktadan sonra başkasının şiiri olur. Hatta “ikimizin şiiri” diye başka gönüllerde yol bulur. Bu durum şairde nasıl duygular uyandırır?

-Bu elbette güzel bir his. Şairin gönlünden kanatlanıp giden her şiir artık toplumundur.

Şiirde cinsiyet ayırımı var mıdır? Yani her şiir kadına mı yazılıyor dersiniz?

-Kesinlikle hayır. Ezilmiş bir çimen parçasına dahi şiir yazılabilir.

“Keşke yapsaydım” ya da tam tersine “keşke yapmasaydım” değdiniz bireyler var mı?

-Allah’a şükür şimdiye kadar böyle bir pişmanlığım yok inşallah olmaz da…

Okumaktan keyif aldığınız yazarlar kimler?

-Ernest Hemingway, Sait Faik Abasıyanık, Cervantes, Victor Hugo, Tolstoy, Fuzuli.

En çok sevdiğiniz ilk 5 kitap hangisi?

-Don Kişot, Olasılıksız, Suç ve Ceza, saatleri ayarlama enstitüsü, Kiralık Konak , Sefiller.

Öğretmenim mi? Hocam mı?

-Öğretmenim 😄

Kalabalık aile mi? Çekirdek aile mi?

-Çekirdek aile.

Şehir hayatı mı? Köy hayatı mı?

-Ortası yok mu 😄

Şiir mi? Roman mı?

-İkisi de

En sevdiğiniz yemek hangisi?

-Et yemekleri desem!

Televizyon mu? Mobil cihazlar mı, internet mi?

-İnternet.

Yeni kitap çalışmalarınız var mı? Bu çalışmalardan biraz bahseder misiniz?

-Bir şiir kitabı bir de öykü kitabı çalışmam var inşallah en kısa zamanda okuyucusu ile buluşur

Dünyaya mesajınız nedir?

-Hepimiz kardeşiz bu tahammülsüzlük niye

Okuyucularımıza söylemek istedikleriniz neler?

-Hayat kısa, kuşlar uçuyor… Hepinizi çok seviyorum…

Bu keyifli röportaj için teşekkür ederiz. Serdar Erbekler kimdir? Biyografisi için tıklayınız. Röportaj hakkında yorumlarınızı çekinmeden yazabilirsiniz.